7 Ekim 2011 Cuma

Road Trip to Greece

En son aile olarak tatil yaptığımızdan bu yana 13 sene geçmişti. Daha önce Saraylar Köyü adlı yazımda da bahsettiğim gibi, ergenlik çağında aileden uzaklaşmalar başlar ve genelde yazları arkadaşlarla tatile gidilir. Sözüm ona özgür ve asi dönemler..Benim de bu dönemlerim 11 ağustos depreminden sonra başladı. Fakat aradan seneler geçtikten sonra aileye geri dönüş başlar, artık çevrenizde 100'lerce insan kalmaz. Tatile beraber gitceğiniz insan konusunda daha seçici olmaya başlarsınız. Yoğun iş temposundan zar zor kopardığınız bir haftalık tatilin zehir olmasını istemez, kendinizi garantiye almak istersiniz. Her ne kadar bu dönem bana işsiz olduğum zaman dank etmiş olsa da..

Yaz başında ailecene otururken konu tatillerden açıldı ve ne kadar zamandır beraber bir yere gidilmediğinden. O noktada yapılacak 2 seçenek vardır. Ya konuyu ignore eder, başka bir konu açarsınız. Ya da kefal gibi konuya atlayıp, kendi çukurunuzu kazarsınız. Nitekim konuşmanın sonunda karar verilmişti; Ramazan bayramında ailecek 'road trip'...

İstanbul'dan başlayan yolculuğumuz bizi İpsala'ya oradan da Yunanistan'a getirdi. Böyle yazınca olayın spontane geliştiği gibi bir duyguya kapılmayın, zaten Yunanistan hakkında gerekli bilgiler toplanmış, harita üzerinde gidilecek yerler işaretlenmiş, kalıncak oteller ayırtılmıştı. Ailedeki herkes daha evvelden Yunanistan da bulunmuş olduğundan her turistin gittiği yerler değil de daha butik yerler seçmiştik. Bütün gittiğimiz yerleri tek tek anlatmak gibi bir derdim yok. Ama sizlere Meteora adlı yerden bahsetmek istiyorum ki bu yazının çıkış noktasıdır kendisi..

Meteora; Kalambaka yakınındaki bir yerleşim yeri. Burası dağların tepesinde adeta havada asılı izlenimi veren manastırları ile ünlü. Toplamda 6 tane manastır var, ve her biri farklı lokasyonlarda. Gerçi birinin tepesine çıkınca en yakında olan diğer manastırı da görebiliyorsunuz. Bazı maceraperest hiperaktifler bir gün içinde bütün manastırları gezmeye çalışır. Bence hiç gereği yok bu kadar bünyeyi zorlamaya, nitekim ben hepsini görmeye çalışsaydım, üçüncü manastıra çıkarken ruhumu teslim ederdim. Evet anlaşılcağı üzere o kadar da kolay değil buralara çıkmak. Biz 2 tanesine çıktık, yetti de arttı bile. Buradaki dağlar hafif Kapadokya'yı anımsatıyor. Kesinlikle gidip görülmesi gereken yerler listenize ekleyin Meteora'yı. İki manastıra çıkmak bizim yarım günümüzü aldı. Çünkü sadece 500 merdiven çıkmakla bitmiyor, manastırların içini de geziyorsunuz. Bu 6 manastırdan en büyük olanı; Great Meteoron Monastery. Eğer hiç zamanınız yoksa ve sadece aralarından bir tanesini gezmeniz gerekiyorsa, kesinlikle tercihinizi bu manastırdan yana kullanın. Aralarında en eski ve en büyük olanı. Manzarası şahane.


Kültürel turumuzun ardından, arabamıza atlayıp dönüş yoluna geçmiştik ki; babam arabayı bir anda kenara çekti. Babam ısrarla sol taramızda kalan 2 dağı gösteriyordu. Benim gözlerim pek iyi görmediğinden ne olduğunu anlamak için arabadan çıkıp elime fotoğram makinemi alıp zoom'lamaya başladım. Ve gördüğüm sahne beni hayretler içinde bıraktı. İki dağın arasına ip çekilmiş ve bir adam ip cambazı gibi bir dağdan öbürüne ipin üzerinde yürüyerek geçiyordu. Adamın beline bağlı bir ip vardı ama genede yaptığı hiç akıl kârı bir iş değildi. Sirklerde bile ipin altına cambaz düşerse diye ağ sistemi kuruyorlar.



Adamın tam olarak kim olduğu meçhul; sevgilisini etkilemeye çalışan manyağın teki ya da rahip olması ihtimalleri yüksek. Orada durmuş adamın fotoğraflarını çekerken bir anda acaip bir çığlık koptu, ve ben daha ne olduğunu bile anlayamadan, adamı ipe asılmış bir pozisyonda gördüm. Annem yanımda eyvah eyvah düşcek adamcağız diye ağıt yakmaya başlamıştı.



Adamcağız orda asılı bir şekilde debelenirken etrafıma baktığımda, olayı bizimle izleyen en az 5 tane daha araba vardı. Herkes çılgınlar gibi fotoğraf çekiyordu. Adrenalin had safhada; her an herşey olabilirdi. Her ne kadar beline ip bağlı olsada, o ipin ne kadar sağlam olduğu ve ya ne kadar dayanacağı kafalarda soru işareti yaratıyordu. 




Yaklaşık 5 dakika kadar bu debelenme devam etti. Adam resmen şekilden şekile giriyordu. Bir ara ipin üstüne çıkacak gibi oldu fakat dengeyi sağlayamayıp, gene kaydı aşağıya. O dakika tribünden bayağı ses koptu. Aralarında dua etmeye başlayanlar bile olmuştur.
 Ve en sonunda izleyicelere ufak çapta kalp krizi geçirttikten sonra, ipin üzerine oturmayı başardı. Adam da helak olmuştu. Öylece oturur pozisyonda biraz kaldı, hemen kalkamadı. E tabi önce olayı bir sindirmek lazımdı. Fazla değil 2 dakikaya tekrar ipin üzerinde bu sefer daha minik adımlarla diğer dağın tepesine ulaştı, ve hepimiz bir oh çektik. Böyle bir şeyi görmek kaç insana nasip olur bilemiyeceğim ama bize yaşattığı kabus dolu dakikalar için arkadaşa ayrıca burdan teşekkür edtmek istiyorum...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder